Gittiğim tiyatro biletlerini, önem atfettiğim gezi biletlerini, mektuplarımı, kart postallarımı, günlüklerimi saklıyor, biriktiriyorum.

Cicek koleksiyonum var. Kuruttugum cicekler.

kibrit koleksiyonum var.

Hiçbir şeyi koleksiyon yapmıyorum. Eşya yükü korkunç bir şey gibi geliyor bana. Anılardan da aklımda kalan kalır, bazı şeyleri unutursam da unuturum; ömür böyle bir şey. Belki bir gün tekrar hatırlarım.
Artık seyahat ederken fotoğraf bile nadiren çekiyorum.
Sık sık da cep telefonuma bakıp gereksiz bulduğum fotoğrafları, mailleri, uygulamaları falan silerim.

Var, cok feci arsivleme takıntım var.
Gunun birinde donup tekrar bulmak istedigimde sikinti yasamak istemem. O yuzden arsivlerim. Hem fiziki eşyalar, hem bilgisayar ortamında bir takim seyler, her halti arşivlerim.

stavro +1 çok pis arşivlerim. müzik, film, program, pdf vs..

Caps arşivim var. Son 6-7 yılda hoşuma giden her görseli arşivledim.

st.depositphotos.com

Çoğunlukla karttan yapıyorum ödemeleri. Gecenin köründe dışarıda falan kalmayayım diye de bir 50 tl var cüzdanın derinliklerinde.

Çoğu zaman hiç taşımıyorum

eski kafalıyım ben. kredi kartı veya debit kart da olsa yanımda yine 300-500 bulundururum kenarda.

300 civarı olur hep karttan alırım

100-200 arasi

ortalama 50 tl hep. zorunda kalmadıkça nakit kullanmam.

genelde kart kullansam da, 300-1000 arası yanımda ve/veya evde bulundururum.
kapıcıdan bir şey isteyebiliyorsun, evde su bitiyor, gündelikçi geliyor falan.
nakit de lazım oluyor, bulunması lazım bence.

Minimum 50 lira oluyor hep.

acil durumlar için 100 ile iki yüz YTL taşırım

400 civarı. kredi kartı kullanmıyorum.

acil durumlar icin az miktar nakit, %90 kredi karti kullaniyorum.

Her ödemeyi istisnasız karttan yapıyorum, her ihtimale karşılık bi 200'lük cepte tutuyorum.

50-150 lıra

50-150 arası cüzdanda durur. Onun dışında 5 lira üstü her şey için mastercard :)

ortalama 100-200 arası cüzdanımda olur ama her zaman karttan ödeme yaparım.

yillardir braun kullaniyorum. yaglandirma ya da yanma yapmadi hic.

Hangi modelini kullandınız?

Yıllardır Remington kullanıyorum hiç yanma, yağlanma koku vs olmadı. Ama benimkisi bayağı eski bi model. 2014'te almıştım. Simdi modeline baktım da s5500 yazıyor.

Teşekkürler. Evet s5500 oldukça iyi görünüyor. Fiyat olarak da çok iyi.

Ama maalesef hiçbir yerde satılmıyor.

remington 5505 kullanıyorum, memnunum.

Evet ona ayrıca baktım. Alt plağının oynamasından başka bir sorun görmedim. Satışta da aynı zamanda. Büyük ihtimalle onu alacağım. Teşekkürler.

Braun'dan baskasina bakma derim. Braun satin hair mi oyle bir seydi.

ben sürekli yürüyorum.
arkadaşlarla da açık alanlarda, park bahçelerde buluşuyoruz son son. hafta sonu atatürk arboretumuna gidicez mesela... başka da bişi yok.

Ben de sürekli ormanlık, ağaçlı yollarda kulaklıkta müzikle yürüyorum. Dün bu havalarda bisiklet sürmeyi çok istedim.

Benzinlige her ugradigimda sade alip iciyorum. Neden bilmiyorum ama istasyona girdim mi sade soda almak zorundaymisim gibi kendiliginden markete yonelip aliveriyorum. Ac karnına oldugum zamana denk geliyor midem bulanıyor bazen.

Bir de cesit cesit temizlik malzemesi aliyorum surekli. İhtiyacım oldugundan degil, gorup aliyorum bir yerde kullanirim diye. Sonra kullanacak yer ariyorum.
Ayni sekilde nalbur ürünleri alma huyum var. Aliyorum sonra kullanacak yer ariyorum.

Neden sigara içtiğime bir cevap bulamıyorum ben mesela.

neden öfkelendiğim zaman asla öfkeli olduğumu kabul etmiyorum.

Sabah çantama yolda okurum diye birden fazla kitap koyup gün boyu çoğu zaman hiç okumadan o kitapların hamallığını yapıyorum. Bundan senelerdir vazgeçemedim.

Ben giderdim. Seni buralara bağlayan bir sey yoksa git bence.
@xportant i okuyunca hak verdim. Dil ve isletme tecrübesi yoksa cok sıkıntı olur.

@forgi, kalıcı ve düzgün bir işim var ama maaşlı çalışan vahşi beyaz yaka cangılında ormanın kıralı olacak azim ve hırsa sahip değilim.

@amaranta ursula, ailem var ama onlara çok bağlı değilim; 2 ayda 1 gelsem ziyarete sorun yaşamam.

@xportant, arkadaşımın bu tipte işlettiği 2 restoranı var fransa'da. ikisini de gelmeden o işletiyordu, hatta 1 tane daha varmış onu satıp da gelmiş buraya. 1 restoranla başlayıp oranın yemeklerini yapıp sonradan büyütmüş, yani işin mutfağından ve zorluklarından gelen biri. 2 restoranı kendisi buradayken yürütüyor bir şekilde ama ben oradayken daha çok kazanıyordum, sorumluluk verdiğim kişi işleri güzel takip edemiyor diyor. yani 200 bin euro'luk yatırımını bana emanet etmeyi göze aldığına göre bir şeyler biliyordur diye düşünüyorum ben, en azından neyin kötü gidebileceğinin farkındadır. sorumluluk sahibi ve gastronomiye dair ilgisi ve bilgisi olan biri olarak benim açımdan sorun çıkmayacağını düşünüyorum ama ona "sen bana bırak abi ben hallederim uçururum" demedim, demem de.
az buçuk almanca ve fransızcam var günlük anlaşabilirim ama civarda çok türk varmış zaten. bir de ingilizcem var iyi seviyede.

Ulkeden gitmek ya da gitmemem, bu ayri mesele de oyle elin isine guvenerek hayatinda kokten degisiklik yapilmaz. Cok fena canin yanabilir. Sen simdi diyeceksin ki yahu ne eli, arkadasim kankam kardesim falan. Oyle bir apisip kalirsin ki.
"orada kurulu is var, git islet, bana guvenilir biri lazim" bunlar insani kisa zamanda tav eden cok tehlikeli ifadeler. Yani adamin kotu bir niyeti olacak diye bir sey yok. Isler onun da tahmin ettigi gibi gitmez falan, anliyor musun?
Kisacasi tr'den gidip gitmemeyi degil bu ise guvenilir mi mevzusunu olcup tart bence oncelikle.

ulan millete ne arkadaşlar var be.
buralarda tutan yoksa git. ama dil ve iş zorluğu var gibi.

@stavro, onu da düşündüm aslında ama kaybedecek bir şeyim yok gibi geliyor. işi bırakmış olacağım en fazla, onu da döndüğümde bulurum. yaşayacağım kötü tecrübeler sıkıntılar arkadaşla bozuşmak göze alabileceğim şeyler; başka da gelmiyor aklıma canımı çok yakacak bir şey.

gitmeyip hayatının geri kalanını pişmanlıkla geçireceğine gidip, pişman olup, geri dön. geri döndüğünde cv'ne yurtdışı tecrübesi bile ekleyebilirsin. kesinlikle git!

Daha once yurtdisina cikmadiginizi veya en azindan baska bir ulkede bir donem yasamadiginizi varsayiyorum.

1- Fransizca biliyor musunuz?
2- "Orta-uzun vadede giderim"lik bir yani yok ki bunun? Kimse kolay kolay 45 yasinda gidemez, zira "hadi gel istedigin zaman" seklinde islemiyor. Yurtdisina yerlesmenin esas olayi erken gidip ilk 5-10 sene sikinti yasayip sonrasinda sefasini surmek. Ilk kapagi atma olayini da ya evlilik, ya yuksek lisans ve sonrasinda kalma veya turkiye'de iyi bir okuldan mezun olup kisa surede yurtdisinda is bulma seklinde yapiyor bir cogu. Bu yuzden herhalde hic yurtdisinda yasamadiniz dedim.
3- "strasbourg küçük ve istanbul'a göre oldukça sakin bir yermiş." yine buradan da daha once cikmamis pek cikarimi yaptim. Istanbul'a gore kiyaslama yapma hastaligina yakalanirsaniz mutsuz olma ihtimaliniz %100. strasbourg'un buyuk kucuk olmasinin da gene konuyla alakasi zayif, zira burada esas soru dil biliyor musunuz? Bir de oradaki lokal halkla kaynasmak icin ekstra bir giriskenlik ve enerji sarfermezseniz illa ki sikilacaksiniz, bu "istanbula gore kucuk strasbourg"a da gitseniz boyle veya daha buyuk new york'a da gitseniz boyle. her turlu sifirdan bir cevre yaratmaniz lazim.
4- restoran isletme girisimcilik vs konusunda bilgim yok. o da dil bilmeden yol bilmeden nasil yapilacak biraz kafam karisti. duz masa basi maasli is olsaydi atla derdim.

ben de bu aralar yurt dışında yaşam için harekete geçmiş biri olarak size fikirlerimi yazmak isterim.
öncelikle, yazdıklarınızı okuyunca sizin başka bir ülkede yaşam ile ilgili çekinceleriniz olmasından ziyade bunu istemiyorsunuz izlenimi oluşuyor. yani kararsızlığınız orada yaşayacağınız zorluklardan çok türkiyeyi terk etmek ile alakalı gibi görünüyor. eğer işin zorluğu konfor alanından çıkmak ise onu dirayetli bir şekilde aşabileceğinizi düşünüyorum. ben genel olarak görüşlerimi yazayım;

düşünülmesi gerekenleri yazarken türkiyedeki aile, eş, çocuk vs. konularına girmiyorum. bunlar zaten sizin ilk düşündüğünüz şeyler olsa gerek, ailevi koşullar uygun olmasa zaten bu fikre kapılmazdınız. bunun dışında birkaç faktörü dikkatlice ele almanız gerektiğini düşünüyorum;

1. yabancı diliniz orada yaşamak için yeterli mi?
2. daha önce fransada bulundunuz mu? fransız yaşam şekli size uyar mı?
4. orada eşiniz dostunuz, arkadaşınız vs var mı?
5. uzun vadeli olarak kendinizi orada görüyor musunuz?
6. eğer giderseniz yaşam kaliteniz yükselecek mi?

bana sorarsanız en önemlileri 2 ve 5 numaralı faktörler. o yaşam tarzı size uyarsa zamanla yaşam kalitenizi de artırabilirsiniz, dilinizi de geliştirebilirsiniz. eğer uzun vadeli düşünmüyorsanız ise sizi oraya götürecek motivasyonun ne olacağını iyice belirlemelisiniz (çok para kazanıp türkiyede o parayı kullanmak gibi).
çalışma ortamının arkadaşınızın yanı olması avantaj, bürokratik süreci de onunla birlikte aşacağınız için yine şanslısınız. strasbourg neredeyse avrupanın tam göbeği. muhtemelen 4-5 ülkenin en güzel yerlerine istanbul-ankara mesafesinde ulaşıyorsunuz.

son olarak bence bir izin kullanıp gidip orada bir hafta on gün süre geçirin. karar vermenize yardımcı olacaktır.

@hot potato, yurt dışına çok kere çıktım, avrupa'da toplamda 2 ay kalmışımdır çok sefer gidişte. fransa'da 1 hafta kaldım ama strasbourg ya da çevresinde değil. konunun yurt dışına çıkmamakla alakasını da anlayamadım pek; ne kadar çıkmış gitmiş olursan ol kurulu düzen kurmadıkça bilemeyebiliyorsun zorlukları.

istanbul'a kıyaslama yapıyorum çünkü istanbul'da yaşıyorum, hayatımın rutininde ne kadar değişiklik olacak bunu en net bu şekilde görebilirim. bir şeyler kaybedeceğimi biliyorum ama gideceğim yer herhangi bir avrupa başkenti değil, haliyle ayrıca küçük ve sakin olacak. sıkılmamın sebebi insanlarla kaynaşmamak değil yapacak etkinlik olmaması, ben istanbul'da da yalnız takılıyorum genelde.

az buçuk almanca ve fransızcam var günlük anlaşabilirim ama civarda çok türk varmış zaten. işletmede çalışan garson aşçı vs'nin dil sıkıntısı olmayacak, aralarında türkler de olacak. dilimi geliştirmem 2-3 ayımı alacaktır maksimum.

bu adamın orada bir tedarik sistemi, çalışacak profesyonelleri(garson, aşçı, satın almacı vs.) var zaten. ben ise o insanların işlerini doğru yaptığından emin olacak ve muhasebe konusunda doğru bilgi verip arkadaşımın söylediği doğrultuda değişiklikler yapacağım. direkt işletmecilik tecrübem olmamasını bu yüzden çok sorun etmiyorum çünkü aktarımı doğru yaptığım takdirde arkadaşımın bilgisi ve tecrübesi ile hem uygulamayı halleder hem de işi öğrenirim diye düşünüyorum.

yaşını bilmiyorum ama 30 altı ise git dilini geliştir en azından. 3-5 sene kalır dönersin. strasbourg sakin yer ama köy değil en azından. etrafta Colmar, Freiburg gibi gezilecek yerler de var, o bölgeyi gezersin, zaman geçer. zaten Alsace bölgesi, mis gibi doğa, şarap.

ama işletme sahibi olacaksın, sorumlulğun yüksek olacak, muhtemelen haftada 50-60 saat çalışacaksın. esnaf gibi dükkanda durup tüm gün türklerle muhabbet edip bunalabilirsin. ofis işi dğeil sonuçta.

bol şans

@sttc, muhtemelen en büyük sorunum da bu çalışma saatleri konusu olacak. iş-özel hayat dengesine önem veren bir insan olarak bu konu çok kafamı kurcalıyor ama getirilerinin yanında götürüleri de olacak bu işin elbet. bunun üzerine biraz daha düşünmem lazım ama, ona katılıyorum; teşekkürler.

Emin olamamanız gayet normal bence. Anlattığınız kadarıyla çok fazla gri alan var. Gitmenin bir sürü yasal vs. prosedürü var. Türkiye'de ev kapatmak bile bir sürü iş. Ben olsam tam karar vermeden önce işverenle gri noktaları gidermek için görüşürdüm. Eğer 1-2 yıl içinde düz beyaz yaka olarak 9-5 mesaili konforlu bir iş bularak gitme ihtimaliniz varsa nispeten düşük ücretli, başka bir iş bulma ihtimalinizin yüksek olmadığı, yoğun mesaili ve stresli bir işi kabul etmenin bir esprisi yok.

@bruce mclaren, eğer mevcut işim üzerinden düşünürsek yine beyaz yaka olarak öyle bir ihtimal var 2021 için ancak orası muhtemelen romanya olacak. bunun için de romence öğrenmem lazım, hem bu dert hem de romanya<fransa.
iş değiştirirsem ne olur bilemem ama o kısım tamamen muallak, o yüzden hesaba katamıyorum.

@el cevap, yok kızmadım tabii ki istanbul karşılaştırmasına. demek istediğim şuydu, neleri kaybedeceğimi görmek adına bu karşılaştırmayı tabii ki yapacağım. belirttiğim gibi istanbul'un muadilini zaten aramıyorum ama bir barcelona, paris, londra'ya da gitmediğim için normalden ne kadar daha fazla şey kaybedeceğim, bunu net olarak anlayıp ona göre kabullenmem gerekecek ya da göze almayacağım; bunu belirtmek istedim. istanbul'un aynısını aramıyorum yani, öyle olsa avrupa'da paris ve londra'dan başka seçeneğim yok bunun farkındayım örneğin.

dil konusunu sorun etmiyorum, dediğim gibi günlük anlaşmayı sağlayabilirim ve kısa süre içerisinde öğrenirim ama bunun önemli olduğunun farkındayım. sosyallik boyutunu özellikle ilk başlarda çok vakit ayıramayacağıma düşünürsek o sürede geliştireceğim dilimle aşarım diye düşünüyorum.

@Bruce, o zaman iş arkadaşımla süreci mümkün olduğunca beyaz yaka-işveren ilişkisi gibi yürütmeye çalışıp şansımı denerdim büyük ihtimalle. 2021'e kadar aynı iş ihtimalinin olup olmayacağı meçhul. Fransa ile Romanya arasında dağlar kadar fark var.

Ben bu sene içinde yurtdışına taşındım. Sakinliği ve düzeni seven biri olarak kolay kolay aynı sürece girmem. Hatta bir süre daha ülkeyi ve şehri geçtim, iş değiştirmeyi bile düşünmüyorum :) O nedenle "önce Romanya ile başlayalım sonra daha iyi ülkelere bakarız" benim için pek cazip bir plan olmazdı (ki sizin de çekinceleriniz benimkine benzer)

"inanılmaz bonkör bir adam, o yüzden 3 kuruşa falan çalıştırmaz beni onu biliyorum. "

bizim insanimiz yurtdisinda birbirini duduklemeye bayilir. bu sekilde yurtdisina cikip ciddi sikinti ceken, saga sola para kaptiran cok insan ile karsilastim. ben bu senaryoda once bir sekilde parayi saglama alirim. gerisi zaten bir sekilde gelir eger yurtdisinda yasamak istiyorsan, yasayarak goreceksin.

@cooperr, tecrübeyle sabit bir yorum yaptın gibi anladım, o yüzden ayrıca dikkate alacağım yorumunu :)
bonkör deme sebebim, biz buradayken bana elimi cebime attırmamaya çalışacak kadar bonkör. herkese karşı böyle, hatta ben diyorum bu kadar fazla verici olma söğüşlerler seni diye. bundan sebep sorun yaşamayız diye düşündüm.

Sadece bir kisiye bagli olarak kalkip baska ulkeye yerlesmezdim. Teklif en yakin arkadasimdan gelse de yerlesmezdim. Ancak siz gittiginiz ulkede, arkadasinizla olan is, diyelim ki bir iki sene sonra bittikten sonra da kalabileceginizi dusunuyorsaniz, gidin kesinlikle.

Sadece bir pozisyon ve bir arkadasa bel baglamak benim gibi hayatinda b, c plani olmasini isteyen bir kontrol delisini cok rahatsiz ederdi. Kendime sorardim: "O is yurumezse planin nedir?" Tatmin edici bir cevabim varsa, giderdim.

Sehir ve sosyal hayat konusunda cekinmezdim. Strassbourg, evet kucuk ama benim ilgimi ceken bircok kente yakin. Dil ogrenmek icin de guzel bir yer. Ayrica Elsass saraplari denilince benim kalbim daha hizli carpiyor. Gastronomisi de fena degildir, oyle olmak zorundadir zaten (EU Parlamentosu nedeniyle). Universitesi nedeniyle de cok duragan bir yer sayilmaz aslinda.

Tanidik biri icin calismakla ilgili turnosol kagidi olarak gordugum bir soru var :

Isletmeye ortak olmak. Ben olsam ne olursa olsun bunun benim icin buyuk bir degisiklik olacagini bu yuzden adimlarimi saglam atmam gerektigini izah eder ve boyle bir cozum buldugumu soylerdim ve kendisine ortaklik teklif ederdim. Senin odeyebilecegin bir hisseyle kabul ederim. Atiyorum %10 kar ortakligi gibi veyahut %30 direkt ortaklik. Bunun karsiliginda sadece var olan isletmenin isletmesi degil ayni zamanda buyume hedefleri koyacagimi isletmeyi belki baska lokasyonlarda subelerle gelistirecegimden falan bahsederdim.

Rakamlari salladim benzer bir sey onerilebilir. Buna yaklasimi bence bu konuda ne kadar samimi oldugu hakkinda bence cok bilgi verecektir sana.

Ve tabii ki her seyin sozde degil kagitta olmasi en birinci oncelik olmali. Bu baban olsa da sozler kagida dokulmeli.

Bir kisiye bagli olarak asla baska ulkeye gidip burdaki duzenimi degistirmem. Baskasinin lafina asla guvenmem. Daha once gittim yasadim orda kuzenim vardi o prosedurlerde yardimci oldu kalacak yer konusunda adaptasyonda vs ama ben ona da guvenerek degil b plani olarak parama guvenerek gittim. B planin varsa git. O is yerinde sorun yasayinca baska is bulabilecek motivasyon ve donanima sahipsen git. Aksi halde hic bilmedigin bi alanda, hic bilmedigin ulke ve baskasina guvenerek gidilmez. Turkiye döndüğünde beyaz yaka olarak tekrar is bulabilmek o kadar da kolay olmayabilir ulkede ekonomik kriz var. O riski de dusun.

Ben şu hayatta her 5-6 yıla bir düzenimizi kendi isteğimizle toptan sarsmamız veya sarsacak bir durum çıktığında da izin vermemiz, o akışa kapılmamız gerektiğine inanıyorum. Hatırladığım kadarıyla 27-28 yaşında falandınız siz. Herhangi bir dönüş ihtimalinde şu ankine denk bir iş bulmanız mümkün mü? Yani sektörden ayrı kalmanız size ket vurur mu? Misal, ben İngilizce öğretmeniyim, bir fırsat çıktı diye Amerika'ya gidip üç sene kalsam, sonra herhangi bir yerde tekrar iş bulabilirim zira o ara aksine benim yabancı dilimi ve international-mindednesslığımı (!) destekleyen bir şey olurdu. Sizin birkaç sene ara vermeniz telafi edilmesi çok zor bir açık yaratır mı?

Bunun cevabı tahmin edilebilirse, gidin bence.

Ha ama şunu kabullenerek gidin, arkadaşınızla aranız muhakkak bozulacak. Muhakkak olacak bu. İş ortaklığınız tamamen sona ermese de, çok defa "lan ne pislik herifmiş, evlerden ırak" diyeceksiniz. Bu sizin için önemli bir detaysa, gitmeyin.

-gelen malzemenin kalite kontrolü
-faturaların, tehir edilen ödemelerin takibi
-yiyecek ana malzemelerinin, içeçeklerin, kahve şuruplarının vb. stokların takibi
-kağıdından peçetesine, kırılan tabak çanağa, pipete, aşçı önlüğüne sarf malzemeleri
-belediyeye ödemeler, harçlar, elektrik/doğalgaz/su faturası
-işçilere ödemeler/sigorta
-işçilerin shiftleri, izin istemeleri, hastalanmaları, avans istemeleri, bitmeyen istekleri
-servis edilen yemeğin kalitesi
-müşterinin konforu, onları hoşgeldin beşgittinlemek. müşteriye aptallık eden çalışanların ardını süpürmen, toplaman
-müşterilerin güvenini kazanmak, çekirdek müşteri kadrosu için çabalamak
-çevre esnafla ilişkiler
-söylenmiş, (bkz: patrona hesap vermek)
-izne çıkacağın zaman patronla oturup konuşmak
-en önemlisi, adisyon. hesap almayı unutmamak. müşterinin ödemeden kaçmasına mani olmak. günsonunda çıkan yemek kadar adisyon toplaman.
-burada bağlamını herkesin ya da etrafındakilerin anladığı bir espriye orada kimsenin tepki vermemesi
-oraya; esprilerinden, hava durumuna, siyasetine kadar yeniden adapte olman, oriyenteyşın.
şimdi aklıma gelmeyen dahası.

arkadasinizla oturup dogru duzgun sozlesme yaparsaniz kimse kimseye yamuk yapamaz. her seyin bir cozumu var. yasiniz kac bilmiyorum ama eger gercekten istiyorsaniz, korkularinizin arkasinda yasayarak hayati yasamis olmuyorsunuz, istediginiz yasami degil korkularinizin yonettigi yasami yasamis oluyorsunuz, kendi hikayenizin basrolu degil baskasinin hikayesinin figurani oluyorsunuz. ulkenin %98'i gibi. dedigim gibi eger gercekten istiyorsaniz, once ne sorunlar olabilir, ne kaybedebilirsiniz, ne ters gidebilir bunlari bir gozden gecirin (turkiye'deki isinizden bahsetmiyorum, yapacaginiz isle ilgili) arkadasiniz o kadar yakinsa alin karsiniza konusun, cok sert olmasina gerek yok ama iki tarafi da koruyacak guzel bir anlasma yapin. arkadasinizin belli ki cok deneyimi var bu konuda, bu benim icin bir arti olurdu mesela. baliklama atlayin demiyorum ama yasamdan bu kadar korkmak cok sacma geliyor, almaya cesaret edemediginiz riskleri baskalari aldigi icin istediginiz hayatlari yasiyorlar ve siz de o hayatlara gipta ediyorsunuz (sizin ozelinizde soylemedim ama genel olarak durum bu).

ayrica strasburg'da sikilir miyim falan bana biraz komik geliyor, almanya'nin 10000 nufuslu bir koyunden bahsetmiyoruz, AB'nin bir cok organinin bulundugu bir merkezden bahsediyoruz, binlerce expat var, her yere tren var, strasburg stuttgart arasi bir saat, her yere ucak var, Avrupa'nin guzide sehirlerinden birinde sikilan insanlarin ciddi bir cogunlugu turkiye'de kafeye gidip oturmaktan baska sosyal aktivite bilmiyor.

youtu.be

Hahahah arapça değilmiş şarkı. Küçükken dinlediğim için peçeli kadın, ırak savaşi muhabbetine arapça diye kalmış aklımda.

Teşekkürler @Amaranta ursula

0.55-1.00 arası hep onuncu yıl marşını anımsatmıştır. ve samsung e250

genellikle ikisine de atılan kahve miktarı aynı. etkileri yaklaşık aynı olacaktır diye düşünüyorum. uyku açmak için ise ekşi elma yemenizi veya naneli sakız çiğnemenizi öneriyorum. Bende işe yarıyorlar

elma.

filtre kahveyle cola karışımı ya da vodka redbull

Abi sana uzman önerisi yapacağım.bahsettiğin şey mümkün değil.uykunu normal uyu,uykusuz bir şekilde ve aşırı yüklenmeyle normalden daha az öğrenebilirsin.rutinini bozma.tam uyu,daha fazla verim alırsın.

Yeşilçay.

Ben sinav donemleri kahveyle enerji icecegini karıştırıyorum. Ama bu kalp krizi yatirim tavsiyesi gibi oldu.. senin icin filtre kahve diyorum.

Elma cok etkiliymis diye duymsutum ben. Denemedim ama.

Uykusuz kalarak dikkatini vermiş şekilde çalışamazsın. Çalışılan bilgi üstüne belirli saat uyumanın o bilgiyi öğrenmenin en önemli noktalarından biri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Pomodoro tekniğini araştır, emin ol faydasını göreceksin. Böylece hem verimli çalışmış hem de vücuduna zararlı şeyler sokmamış olacaksın.

Türk kahvesi filtre kahveye göre daha iyi uyku açıyor, denenmiştir. Konsantre olayına gelince hiç bi doğal yol uyumak dışında konsantreyi artırmıyor, bu da denenmiştir. İlaçlarla mümkün ama sonra çökertiyor onun için hiç bulaşma.

Yok ilaç kullanacak kadar ciddi bir durum yok ama uyursam da asla yetiştiremem çünkü zaten çalışmak için çok kısıtlı vaktim var :/
elma, kahve ve pomodoro yu deneyeceğim o zaman, teşekkürler

normalden 1 saat daha erken yatıp sabaha karşı 4-5 gibi kalkın daha verimli olacaktır.

Ben de mate cayini oneririm. Uyku uyumamanin yarattigi negatif etkileri azaltiyor

Sunu unutma : uykundan caldigin her saniyeyi, ilerde bedenin catir catir geri alir.

enerji içeceği

Bana çok farklısın diyen çok fazla insan oldu. Belki de erkeklerin tavlama yöntemidir bilemiyorum ama bence bayağı sıradanım. Sıradan olmak üzerine düşünmediğim için de direkt şöyle hissediyorum diyemem. Fakat şunu iyi biliyorum popüler olmak adına hiçbir şey yapmam. Popülist hareketler dışarıdan inanılmaz itici görünüyor bunu biliyorum belki de o popülerliğin iticiliğini fark edip normal olmam sıradışı geliyordur birilerine de :)

Birçok insan için bambaşkayız. Öyle düşünüyorum, bu güzel.

Bence hayattaki en güzel şey bir bok olmadığını anlamaktır. Bunu anladıysan işte o zaman sıradan değilsin. Şimdi bir de sıradanlık kime göre ne demek ona da bakmak lazım.

Peki ya bizi sıra dışı yapan sıradan davranıp sıradan olduğumuzu düşünmemizse? Herkesin sıra dışı olmaya çalıştığı ortamda sıradan davranmak asıl sıra dışılık olmuyor mu?

Ben birçok insana göre sıradan olmayan, özellikli ve dikkat çeken bir insanım. Kendim ise öyle düşünmüyorum ve öyle davranmıyorum. Belki de o özelliklere sahip olmama rağmen sıra dışı gibi davranmadığım için sıra dışı geliyorum onlara. Ama benim için fark etmiyor çünkü onların ne düşündüğü beni ilgilendirmiyor. Ben sıradan yaşamaya çalışıyorum. Alışmalık bir durum yok, hep böyleydim o yüzden sıra dışıymış gibi davranmak nasıldır bilmediğim için karşılaştırma yapamıyorum.

Çok edebiyat yapmaya gerek yok sıradan olmak dünyanın en güzel hislerinden

çok huzur verici bir duygu. sen artık herkes gibisin. offf aşırı huzurlu herkes gülerse sen de gülüyorsun, herkes kınarsa sen de kınıyorsun, herkes onaylarsa sen de onaylıyorsun. bulunduğun toplumla senkronize olmak kadar güzel bir şey yok. ben bunu oyun haline getirdim.

@basond+1

Rahatlatıcı, mükemmeliyetçiliğin getirdiği tüm o baskıyı alıp götürüyor.

sıradan.

isimdeyim gucumdeyim valla "siradan miyim siradisi miyim" bos muhabbetler. siradanim ve bunda ne var? zamanimi duzgun kullansam yeter.

Ben beklerim beklenilmesini de beklerim, dikkat ettiğim nadir konulardan biri yemeği birlikte yemekle ilgili.

benim ailemde hiç yenilmedi. evde yemek de yapılmazdı. bence çok önemli ve aileyi bir arada tutan bir şey.

Bence de önemli. Bizde özellikle babami bekler öyle sofrayi sereriz. Ya da biz disardaysak annnem arar, yakinsan gel yemegi hazirlayacagim yetiş vs.

angelus+1

hayir

Önemli.

Önemli işi olan ve gerçekten yemeğe yetişemeyecek olan aile bireyi haber verir, onu beklemeye gerek olmaz ama her evin bir akşam yemeği saati olmalı aile bireyleri de önemli bir mazereti yoksa sofrada bulunmalı bence. Bir sebepten karnı tok olsa bile akşam sofrasına oturmalı en azından bir kase yoğurt ile o sofraya eşlik etmeli.

Valla bence çok önemli de artık bunu yapmak çok zor.

zerre önemli degil.

hayatim boyunca yemek yeme ritüelini anlayamadim, benim gözümde böyle gereksiz seykerden biridir toplu yemek yeme ritüeli.

normalde 10 dakikalik yemek yeme seansini topluca oturup 1 saate yaymak sacmalik. koca koca masalari ufak gruplar icin donatmak keza ayni sekilde sacma gelir.

Çok güzel bir şeydir beraber yiyebilmek. Ama biz hafta içi yapamıyoruz. Çocuklar eve erken geliyor ve aç oluyorlar. Yemek yemeden ödeve başlayamıyorlar. Ben nisbeten geç geliyorum (7 gibi). Eşim epey geç geliyor (8 gibi). Ayrı yiyoruz mecburen. Ama eşim yemek yerken ben de yanına oturur yemesem de eşlik ederim.

yok abi blog mu kaldı, her şeyin videosu var artık.

Okumuyorum. İlgimi çeken bir konuya denk gelsem okurum.

Evet okuyorum ama sürekli girip bakmıyorum. Aklıma geldiğinde bir açıp kontrol ediyorum güncel yazılar var mı diye.

yavaşlasak da yazmaya devam ediyoruz.
kelimelerbenim.com

Eskiden bi dolu okurdum. Istisnasiz hepsi youtubea gecti. Resimli seyleriyse instagramda. Blog kalmadi benim icin. Vloglari sevmiyorum. Artik takip ettigim kimse yok. Coook arada instadan bakiyorum postlarina ama gram zevk almiyorum. Eskisi gibi degiller. Uzun uzun yazan eskinin bloggeri bile fotograf delisi oldu. Konsept bakin bugun de boyle bi resmim vara dondu. Siglastilar. Ayni oranda da zenginlestiler bu arada. Para instada onlar da hakli. Blog öldü

Hastalardan öğrendiklerim vardı, takip edemedim ama hala yazıyorsa okurum.

Takip ettiğim sadece fularsız entellik kalmış. mail ile veya medium bildirimi ile haberi geliyor yeni bölüm gelince. Eskiden cok blog okurdum rss reader ile. Şimdi youtube, podcast, bazen de mediumdan içerik tüketiyorum.

.

mahfiegilmez.com vakit oldukça okuyorum.

spesifik bir spor dalıyla alakalı yazıyorum. okunuyor da... günde 50 60 tekil ziyaretçi geliyor aşağı yukarı. bence gayet verimli oluyormuş :) bu arada yine aynı spor dalıyla alakalı birkaç blog takip ediyorum. youtube kanalı instagram vb yurt dışında bizimki kadar popüler değil. veya en azından blog'da yazıyorlar. bizde önüne gelen youtube kanalı açıyor.

türkçe içerik üreten çok az yer vardı zaten artık iyice azaldı ama ingilizce halen var. toplamda 163 rss 33 tane de newsletter varmış takip ettiğim.
gerçi iki sene önce bunların tamamına göz atmak 2 saat falan sürerdi şimdi 30 dk da hallediyorum. sayı aynı olsa da içerik üretimi azalmış bariz şekilde.

Ben yazıyorum ¯\_(ツ)_/¯ benimki gibi kitap bloglarını da okuyorum ama düzenli değil, biriktirip ara sıra okuyorum. Blogger verileri doğruysa ayda 2000-2500 kişi giriyormuş benim bloga.

sahne sanatları üzerine bu siteyi takip ediyorum:
performansfikri.com
dans ve tiyatro ağırlıklı, anlaşılır dille yazılmış, yine de kapsamlı bir site

merhumun yerinde olsam kesinlikle bunu isterdim...

youtu.be

Zbigniew Presnier- Lacrimosa
youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

sonuncusu ilahi, sözlü.

Lady gaga - i like it rough

clouds - you went so silent
(git: www.youtube.com

youtu.be

hibou - clarity
www.youtube.com

Michael Kiwanuka-Cold Little Heart
youtu.be

www.youtube.com

open.spotify.com

beduk we dance www.youtube.com
bunu da the good doctor bolumunden begendim www.youtube.com

www.youtube.com

till babanın yeni şarkısını dinliyorum çıktığından beri: www.youtube.com

und ich laufe alleine immer weiter be kardsm

Elvis
www.youtube.com

www.youtube.com metalci ama doom değil Clouds falan onlar böyle daha gorgor

www.youtube.com alterno

www.youtube.com düz indie ama sanki pop gibi de

www.youtube.com indie ama rok

www.youtube.com oynaklı dıptıslı araba şarkısı

www.youtube.com türkçe ama ne şarkı

www.youtube.com bunların vokal cinsiyet değiştirdi

www.youtube.com selam abi nasılsın?

Pvris - Hallucinations
www.youtube.com

Asap Rocky - Palace
www.youtube.com

Grandson - Rock Bottom
www.youtube.com

Call Me Karizma - Rebels
www.youtube.com

Boards of canada - twoism
www.youtube.com

Lords Of The Underground - What i'm After
www.youtube.com

Bu ara döndürüp döndürüp bunları dinliyorum.

Doktora yapan bir arkadaşım hastalık ve tatiller dışında hep kütüphanede. Gerçi o tezini yazmakla meşgul olduğundan bu denli kütüphanede çok kalıyor.
İkinci soruyu bilmiyorum.

her dönem yapılır, 6 ayda bir diyebiliriz.
Normal günü çok genel bir soru. Sosyal bilimler mi fen bilimleri alanında mı yapıyor ,
Tezin hangi döneminde, araştırma ? deney ? raporlama ? bunlara bağlı olarak çok değişir.

nereden kaydettin?

@valentinov
Nip Tuck 4. Sezon 12. Bölüm.

@kobuzchu kiz
Buraya ben de bakmıştım, maalesef bunlar değil.

Sanki bu müziğe benzermiş gibi.
www.youtube.com

"gelecegin yildizi" adlı kullanıcı cevap vermişti/bulmuştu belki faydalı bir bilgi olabilir.

incir vişne çilek portakal ayva sırası

tek sevdiğim annemin yaptığı çilek reçeli. peynirle yemeye bayılırım.

Böğürtlen
Portakal
Vişne

Markettekilerin hepsinde fruktoz şurubu var ama, iyisinden almak lazım

Çilekten gerisi yalan

Gül böğürtlen şeftali cilek

- karadut
- ayva
- frambuaz

incir

portakal nefis olur.
vişne de iyi.

1- gul
2- sefto
3- ayva

ayva
vişne
incir

benim sevdiğim hoş bir kıvam var, o kıvama gelen tüm reçelleri severim. koyu olmasın.

Böğürtlen
Çilek
Ayva

Ayva
Çilek
Vişne

Turunç

Çilek reçeli

Ayva.

Reçel sevmem ama en güzeli çilek bence

turunctan gayrisi yalan bence.

vişme, çilek, ayva

incir ve vişne. üçüncü yok :D

incir
çilek
erik-ayva

çilek çok seviyom

Çilek, vişne, süt.

1 - cilek/visne
2 - yaban mersini
3 - turunc

vişne
çilek
gül

1-turunç
2-ceviz
3-böğürtlen

süt reçeli
gül reçeli
çilek reçeli

Tuzlu suyu bir burun deliğinden çekip diğerinden çıkarmak iyi geliyor. Bir de kuru soğan koklamak da iyi gelir. Ek süt burun tıkanıklığını daha da arttırıyor bu evrede az içmek hatta içmemek iyi olur.
Geçmişler olsun.

burun duşu yap. içme suyu kaynatıp içine tuz dök kafana göre. dilini yakmayacak kadar olsun tuz. sonra onu bir süre ılıt. kafanı lavaboda yan yatır, o suyu burun deliklerinden birinden içeri boşalt. hiç hareket etme sinüslerini dolaşıp diğer delikten çıkar su bütün cerahati alıp.

Burun duşu +1
Ayrıca soğuk sıkım çörek otu yağı bulabilirseniz burnunuzun içine sürün. Farkı görün. Acaip etkili

(bkz: serum fizyolojik)

ben de bu dertten muzdaribim. ekşideki başlığı da takip ediyorum. bu yaz antalyadan sırf bunun için deniz suyu doldurup geldim. şimdilik tıkanıklık olmadı ama bahsettiğiniz olay olunca çekeceğim burna. hatta ankarada iseniz ufak bir şişe verebilirim.
sinüs rinse kit almıştım. onun şişesinde fışkırtıyoorum.

valla aynı dertten muzdaribim seninle. burnunu ne kadar temizlersen temizle tıkanıklık geçmiyo çünkü asıl sebebi burun etlerinin şişik olması. ben 5 sene önce ameliyat oldum etleri aldırdım yine şişti etlerim. geçen doktora gittim yine ameliyat diyor. öyle bir ihtimalim yok tabi şu an. ama otrivine dene. burnu 1 dakikada açıyor emin olabilirsin. diğer burun spreyleri gibi değil. kesin çözüm

Sinomarin sprey, bildiğin deniz suyu aslında sıkıyorsun burnuna açılıyor mis.

Otrivine bir haftadan fazla kullanılmamalı, kesinlikle uzun süreli kullanımda zarar veriyor yarardan çok.

Her gün düzenli burun duşu (doğru yapılmalı), otrivine gibi bağımlılık yapmayan daha basit burun spreyleri kullanılabilir.

Tıkanık burunu açmaya çözüm aramaktan çok "bu burun neden tıkanıyor"a odaklanmak lazım.

illadin +1

bir de evde büyükçene bir kasenin içine su kaynat. suyun içine nane,mentol gibi bişeyler koy. sonra kafanın üstüne havluyla kapatıp kaseye gömül. burundan nefes al ağızdan ver. foşur foşur akacak burnun.

Alerji olabilir. Burun etleri şişiyordur. Ne yapsanız kısa süreli bir rahatlama sağlar.

yok.

madrid'den aldığım el yapımı don kişot ve sanço panza figürlerimi bırakırım sanırım, değerli sayılabilecek onlar var. öyle çok fazla kişisel eşya takıntım yok.

Valla adımın yazılı olduğu bi yarışmadan kalan cam plaketimsi bir şey var. Onun dışında günlüklerim, kitaplarım, biletlerim filan var. Başka da bir şeyim yok.

dedemden babama, babamdan bana kalanlar var. hepsinin ayrı hikayesi var. ben ölene kadar saklarım çocuklarım ne yapar bilemem.

Günlüklerim, sayfalarca notlarım, gezip gördüğüm yerler, okuduğum kitaplardan öğrenip kendime kattıklarım eğer aktarabilirsem ve çocuğum olursa onlara kalacaktır. Tabi ne olur ne olmaz bilemeyiz, bunlar hep mukadderat elbette.

çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum. ben öldükten sonra kim tarafından, nasıl hatırlanacağımı umursamıyorum. o yüzden bu tip şeyler biriktirmem. hiçbirimiz bir oscar shindler değiliz. eninde sonunda azot döngüsüne karışacağız. kendini fazla ciddiye almamak lazım.

niyetin varsa, paran da varsa bir rolex al. hem kendin kullanırsın, hem mirasçıların baş tacı ederler hem de değerini yitirmez. sıkışırlarsa satıp durumlarını düzeltirler.

@kayıtsız +1
Maalesef kadir kıymet bilmeyen bir nesil yetişiyor.
Ben de bir şey bırakmayı düşünmüyorum.

Ayrıca ek olarak kendi ailemden falan yemek takımı kalsın çok isterdim şöyle eski ipekli peceteleri, servis takımları, gümüş çatal kaşığıyla. Ne harika olurdu.
Romanlarda falan gorup okuyunca çok özenirim.

Onlarla ne harika sofralar kurulur.

saatim var , para koleksiyonum var,günlüğüm var bu kadar.

Hicbir seyim kalmaz. Chanel canta almistim ikonik klasiklerden annem kullansin sonra bana ben benimkilere birakirim diyodum. Anenm teyzeme hediye etti cantayi. Planlarim altust oldu

babadan, dededen el emeği eşyalar var sadece bende de, bir gün olursa çocuklarımda faydalansın isterim.

hayalim bir arsa alıp içine bir ev yapıp 3/5 ağaç dikmek torunuma kadar yolu var o zaman.

bu arada bu kişilerin eşyaları (çeyiz sandığı falan) torunuma bırakırım kafası ile alınmış şeyler değil nihayetinde, bu eşyalara değeri sen/ben veriyoruz aile yadigarı diye, senin de o gün geldiğinde sahip olacakların ie bu gün sahip oldukların arasında fark olacak sonuçta. hayat işte akıp gidiyor bir şeyler kalıyor bir şeyler gidiyor.

eşya bırakmayı anlamsız buluyorum. kalırsa mücevher kalsın. eşya insana yük oluyor.

Genelde Mayıs'ta oluyor. Başvuruları Mart ve Nisan gibi alıyorlar.

mayıs başı.

Geçen sene 5 mayısta idi.

Iskan var mı aklima ilk bu geldi

Üst katta oturanların insan olup olmadığı

Ben komşulara sorardim. Apartman/ site nasıl memnunlar mi nereden sikayetciler filan.

Cephesi çok önemli bence. Ve ısınma sistemi.

*Kesinlikle ve öncelikle iskan durumu sorgulanacak. ( bir iki aya alınacak vs. hikaye)
*tapu sahibiyle mi muhattabız?
*kombi çalışıyor mu arızası var mı?
*cephe durumu. Rüzgâr, güneş ışığı vs. alır mı?
*yalıtım durumu. Özellikle ses yalıtımı yeterli mi?
*pencereler kontrol edilmeli.
*ana kapı girişinde ust tarafta bir kapak var. Bu kapağın içinde uydu, telefon hattı vs. dağıtımının yapıldığı kablolar var. Dağıtım yapılmış mı yoksa kapağı takıp geçmişler mi?
*asma tavan içinde ceset var mı? ( inşaat zamanından kalma gercekten de kuş ölüsü vs. olabiliyor)
*banyo, tuvalet ve mutfak gibi ıslak kısımların kontrolü yapılmalı. Bağlanmamış hat, akan vs. bir nokta var mı?

Bu söylediklerim cok abartı gelebilir ancak baştan konuşursanız "hepsini" satıcıya yaptırtırsınız. Sonra farkederseniz tüm masraf sizdedir.
İmla hataları mobil kaynaklı.

Üst kat komsuna bak. Eğitimli bunlar iyidir diye düşünme. Almadan once hatta gece orada kal. Yoksa ödediğin krediye pişman olursun.

değiştiremeyeceği şeyleri umursamıyor insanlar ama değiştirebileceklerine çok takılıyorlar.
ilk aklıma gelenler
apartmanda kiracı ev sahibi oranı nasıl?
kiracı çoksa kavimler göçü simülasyonu yaşayabilirsiniz. ama bu nefret ettiğiniz komşunuzdan bir gün kurtulabileceğiniz gerçeğini de getirir. kiracı çoksa ev sahibi apartmana yönelik yatırımlara katılmada gönülsüz olur genelde. hele aynı şehirde falan değilse.
konumu. konumu derken sokakta mı caddede mi nerede.
caddeye cepheyse apaçilerin uğrak yeri olabilir. gece yarısı trap açıp 2 km/s ile dolaşıp canınızı sıkabilirler.
ya da işte toplu taşıma. adam ev kiralamış abi durağa 200 metre diyor. harbiden 200 metre ama mahalleden önce son çıkış, ilk giriş olduğu için hiçbir toplu taşımaya binemiyor ağzına kadar dolu geçtiği için.
asansör varsa sallıyor mu ediyor mu mühendiser odasından etiketi var mı dahası aslında apartman yönetimi stabil mi yoksa allaha emanet mi?
balkonu odaya katma çakallıkları var mı aparmanda genel olarak.
herkese yetecek kadar telefon şeysi var mı 2020deyiz artık fazla fazla olmalı hatta.
8 yıllık parçalı bulutlu emlakçı & müteahhit yancılığından ilk aklıma gelenlerler

en gıcıklarından birini unuttum.
gecekondu da alsan milyon dolarlık yalı da alsan bu çöp poşetinden daha düşük zekaya sahip ustalar suyun gider yönünü ayarlayamıyor. gider başka yerde su başka yere toplanıyor. buna bak ille de alacaksan almadan önce düzelttir ve pazarlıkta bunu hesap et.

Bu islerle hic alakaniz yoksa gayrimenkul ekspertiz firmasina basvurun,evin butun seceresini,degerini neyi var neyi yok cikarip onunuze koyarlar.

emlakçıya düdüklenmek olarak düşünmeyin,
şu anda doğru bir emlakçıyla çalışıyor olsaydınız
doğru pazarlık yürüterek ona ödeyeceğiniz komisyondan fazlasını kazandırırdı size. ama konumuz bu değil.

ayrıca aklıma gelmişken evin fiyatını en iyi emlakçı bilir. nihayetinde bir mülkün fiyatını çevredeki satılmış muadil daireler ve alıcıların teklifleri belirliyor. bunları da o bölgenin emlakçısı bilir.

sıfır dairede en önemli etken kat mülkiyetidir dostum. kat mülkiyetine müteahit inşaatı yaparken başvurur. belediyeden gelip kontrol ederler, herşey kitabına uygunsa kat mülkiyeti verirler. az uygunsa kat irtifakı hiç uygun değilse arsa tapusu verirler. bunlardan en makbul olanı kat mülkiyetidir.

sahibinden'de ona benzer evlerin metrekaresine bakabilirsin. fiyat/m² yaparak bölgenin ortalama rakamını öğrenirsin. %10 aşağısı da genelde satıldığı rakam oluyor (pazarlık payı)

doğru fiyatı tam öğrendikten sonra/size söyledikleri rakamı kabul ettikten sonra;
mevcut rakamın %10 aşağısını teklif ederek pazarlığı başlatın. hele nakit alacaksanız bu kozu sürekli oynayın.

rakam konusunda mutabakat sağladıktan sonra (kredi kullanmadığınız varsayıyorum);
belediyedeki rayiç bedelini sorun (belediye rayiç bedelix%1,5= tapu harcı) bunu tam öğrenin,
satış günü bankanızla konuşun bloke çek verin.
tapudaki işlemler için bir muameleci ile anlaşın. yoksa odadan odaya dolaşırsınız.

(son olarak her emlakçıya dolandırıcı gözüyle bakmayın lütfen)

Ata sözümüz ev alma komşu al der. Komşular önemli. Onun dışında iyi bir gayrimenkul danışmanı ile çalışıyorsanız geri kalan kısmını danışmanınızdan öğrenebilirsiniz işi bu zaten.

çamaşır bulaşığı yıkarken kuruturken sorun yaşar mısınız? makinelere yer var mı? kileri varsa kilerde havalandırma var mı? banyo tuvalet balkon giderlerinin zemin eğimleri düzgün verilmiş mi deliğin olduğu karoda su birikiyor mu?

tr'de en önemli şey, kolay ısınıp ısınmayacağı, kuzey cephesyse, güneş görmüyorsa almayın bence.

Küfür ediyorum ben beni bu duruma mecbur bırakanlara. Arkadaşımsa zaten direk yüzüne

Ölümcül hayati bir durum yoksa öyle bir ortama girmem, velev ki dediğim şekilde bir durum var lanet olsun deyip girerim ama en kısa sürede kaçmaya çalışırım fakat düşündüm de hiçbir şekilde girmem ya tahayyül edince bile nabzım yükseldi stresten.

Seri köz istiyorum.

Müşteri, iş seyahati. Keşke bu ortama girmeme seçeneğim olsaydı. Çilem hala bitmiyor :(

@angelus+1
Hiç girmemeye çalışıyorum. Girmişsem bile kusura bakmayın ben çok kötü oluyorum, dayanamıyorum deyip çıkıyorum.

tam olarak angelus +1 neyse ki oyle bir ortamda mecburen bulunmak zorunda kalmiyorum, umarim bundan sonra da kalmam.

varsa ufak bir masa vantilatörü al yanına koy belki bir faydası olur
usb fanda olur.

napıyorum uzak duruyorum sigara içen kısımdan uzaklarından konuşmaya çalışıyorum.

31 yaşındayım hiç sigaraya başlamadım fakat sigara içenlerden rahatsız olmuyorum isterse yüzüme üflesinler.

yakın geçmişte eski bir içici olduğum için beni çok rahatsız etmiyor

En azından dumanı benden uzak tutmaları için rica ediyorum, hatta genelde ben demeden başka tarafa tutuyorlar/üflüyorlar. Başka bir seçenek olarak ters psikoloji yapıp sevmiyorum demek yerine yeni bıraktım anlayış gösterir misin gibi bir şey söylemek denenebilir belki bilmiyorum hiç denemedim ama işe yarayabilir.

Ben de hic girmiyorum, girmek zorunda kaldiysam iskence cekiyor oldugum her halimden belli oluyor,kibarlik yapip rahatsiz olmazsiniz di mi diyenlere, cok rahatsiz olurum diyorum, sonrasi da bas agrisi ve gunlerce korkunc bir ortamdi diye anlatmaca

Biraz abartarak rahatsizliginizi dile getirseniz. Rahatsiz oluyorum yerine öluyorum nefes alamiyorum astimim var vs..

Öyle bir ortama girmem. Müşteri de olsa içmediğimi, rahatsız olduğumu söylüyorum. Hepsi dışarda içip geliyorlar :) Sen söylemediysen rahatsız olduğunu düşünememişlerdir. Bizim milletimiz çok bencil maalesef. Mutlaka söyle de yanında içmesinler.

Kahverengi daha nostaljik durur.

Ama ortamla renk uyumu daha önemli (koltuk, perde, halı vs)

Kahverengi.
@mirket+ 1 daha nostaljik

mirket+1

Cüzdanımda duruyor.

Bir gün nostalji olur bakarım diye saklıyorum.

imha ettim.

Evde duruyor

duruyeah

onemli evraklar dosyasinda duruyor

hala eski kimlik kullanıyorum askdlşakda

sakliyorum. hatiradir kalsin yanimda. lise okul kimligim de duruyor.

atmak istiyorsaniz paramparca edip cope atabilirsiniz.

annemler kendi eski kimliklerini falan saklıyor. pasaport gibiymiş sayfa sayfa. görünce hoşuma gitmişti. o yüzden ben de seneler sonra dönüp bakmak ya da göstermek için saklıyorum ve saklayacağım.
çöpe atacaksanız parçalayın, ne olur ne olmaz.

zaten arası açılmıştı ben de parçalayıp çöpe attım.

İşsizlik

izlediğim her film için imdbye rating veriyorum
bazı filmler için sözlüklere görüşlerimi yazıyorum,
böylece geri dönünce o film hakkında düşüncelerimi hatırlayabiliyorum

ben de genelde birilerine bir şey katacak şeyler düşünmediğim için yazmıyorum. ekşi'de aktifken yazıyordum neredeyse izlediğim her filmle ilgili ama orası ekşi, benim bir şey katmayan yorumum bile oradaki birçok içeriden daha az faydasızdı. haricinde, imdb'ye yazdığım birkaç bişey var. bazı filmlere çok hakim olmuş hissediyorsun, bazıları seni coşturuyor hemen izledikten sonra yazıyorsun. yazdıklarımdan bir tanesi o filmin en çok faydalı bulunan 2. yorumu şu anda.
(bkz: sözlükçülerin en eften püften başarıları)

Ekşi' de aktifken yazıyordum+1.Bu da 17-22 yaşa tekabül ediyor. Artık yazmıyorum.

en son dune'u eleştrien bi entry girmiştim sözlüğe ama verilen tepkilerden dolayı ortamdan tiksindim. geek'ler bazen dincilerden beter oluyo. kuran'ı eleştirsen o kadar tepki almazsın.

bence izlenilen bir film veya tiyatro oyunundan sonra yazılan küçücük bir yazı dahi ileride oyunu veya filmi hatırlamak açısından çok yardımcı oluyor.

ben de iki seneyi geçkin bir süredir blogumda film ve tiyatro ağırlıklı yazılar yazıyorum. hatta tiyatro sezonunun başladığı şu günlerde de bir hayli okunuyor tiyatro değerlendirmelerim ve en azından yazdığım yazılarla insanlara da biraz olsun yol göstermiş oluyorum.

blogumu merak edenler için: sanatlakalalim.wordpress.com

Yazacak fikirlerim varsa yazıyorum. Az fikrim varsa kısa yazıyorum ki genelde öyle oluyor. Başkalarının kritiklerini de okuyorum o da şekillendiriyor. Herkes harika film demişse benim de dememin bir anlamı yok mesela. Goodreads'te çoğu kişi özet yazıyor, oraya zaten kitabı okuduktan sonra baktığım için onu gereksiz buluyorum. En çok işime yarayanlar kitapla ya da filmle ilgili göremediğim bağlantıları kuran başka eserlere referans veren ya da kitabın benim dikkatimi çekmeyen bir yönünden bahsedenler. Yazının fikir içermesi yeter bence yararlı olması için, sanatsal yazılması terminolojisi doğru kullanması o kadar da önemli değil.

Ama hem tükettiklerinden daha çok şey almak için hem de daha eğlenceli hale getirmek için insanlarla dialog kurmak daha önemli tek taraflı eleştiri yazısındansa. Bunu da reddit gibi platformlarda yapabilirsiniz. Mesela truefilm subreddit'indeki insanlar benden çok daha bilgili, orda post açmak yerine her hafta açılan casual discussion thread'inde yorum yapıp aklıma takılanları soruyorum ya da tavsiye istiyorum. Bilgim olan bir şeyse başkalarının yorumlarına cevap veriyorum.

Bir şeye vakit ayırıp 'tükettiysem' biraz üstünde düşünmem ve kafamda oluşan fikirleri yazmam gerekli aslında. Aklımda hiçbir sey oluşmuyorsa hayatımda hiçbir şey değişmiyorsa boşuna okumuşum izlemişim gibi geliyor.

@sinek kral
Sözlük yapısı itibariyle dialog kurmaya uygun değil zaten. Bu yüzden çok kötü bir yere dönüştü. Takip ettiklerimin entrylerini okuyorum artık sadece.

izlediğim her oyunu/filmi, okuduğum her kitabı yazmıyorum. arada eserse yazdığım oluyor veya gerçekten etkilenmişsem. tabii birilerine fayda sağlasın diye değil.

Kitap blogu yazıyorum ben, son zamanlarda pek okuyamaz ve yazamaz oldum ama okuduğum şeyleri hatırlamakta zorlandığım için dönüp bakabileceğim bir arşiv oluyor bana. Bir de bu blog sayesinde şu anki işimi yapıyorum.

@estate sözlüğe ne olduğunu, nereden nereye geldiğini yıllardır canlı takip ediyorum.

benim bahsettiğim kitap 712 sayfa. ergen/çomar/troll kitlenin o kadar sayfayı okumasını beklemem. öyle kitap görünce (camfrog sönmez: www.youtube.com bağlar onlar. zaten fikirleri de umurumda olmaz.

okur-yazar adam gelip "anlayamamışsın. e tabi herkes anlayamaz." tribine giriyor ya ben o tavırdan tiksiniyorum.

Tindersticks- bathtime
youtu.be

open.spotify.com

burayı kurcala o tarzdan 5-10 tane vardı

Archive - Again

Velev ki o almış olsun, sorduğunuzda evet ben çaldım diyebilecegine inaniyorsaniz sorun. Ha kamera tanik vs yoksa ve caldiklari yüksek meblağ degilse ben ardina düşmez bu durumu siteye iletirdim sanırım.

ben olsam playstation kolu ve don/sutyen icin kurcalamam. eger kizin yuruttugunden %99 emin isem sokmam bir daha eve, unuturum.

Evde kamera vardı, senin yaptığını tespit ettim ürünleri getir yoksa polise gideceğim diye telefonda blöf at. Çaldıysa kesin yer

enis +1

Belki sizin göremeyeceginiz bir yere koymuştur. Yani ala ala PlayStation kolunu mu almış anlam veremedim

Peki ya kardeşiniz aldıysa bunları? Bu seçeneği neden eliyorsunuz?

Temizliğe gelen 27 k ps kolunu ne yapsın birde iç giyim. Hani kazak hırka vs olsa anlıyacağım bir nebze.

Kleptomani

Olabiliyor. Bize gelen bir abla agent provocateur donlarimi çalmıştı. Ben peşine düşmedim, bir daha çağırmadım.

Iğneden korkmuyorsanız Dikloron ampul yaptirin. Bana tek cozum o oluyor.

Kadinsanız botoks derim. Tek taşla iki kuş (: bende işe yaradı gayet.

iş arkadaşımın eşi ameliyat oldu, şakaklarındna delik açıp sinirleri köreltmişler falan, anlatınca baya korkunç geldi ama geçmiş. ayda 5ten fazla atak oluyorsa denenebiliyormuş ameliyat.

Artık ağrımasın diye bir kitap vvar banu hocanın bir okuyun bence. Fibromiyalji odaklı yazılmış ama migrene de değiniyor. Şöyle ki gulüten ve süt ürünlerini, işlenmiş et ürünelrini bıraktım. Sonuç migren ağrılarına elveda oldu. Bir gün bozup bir kumru yedim allahım şaştı ertesi sabaha. Beslenmeyi değiştirin.

Mobilde editleyemedim ama daha önce akapunkturla ağrısız dokuz ay, botoksla ağrısız beş ay geçirmiştim. Yoksa ayda bir iki hastanelik, haftada en az bir iki yatak döşek yatmalı migrenim tutardı. Beslenme sıfırladı.

Tam da şu an deli gibi midemi bulandiran, agridan dişlerimi sizlatan, telefon/ pc ekranina bakamayacak kadar şiddetli bir atak geçiriyorum. Bulabildiğim en iyi yol karanlik oda. Bir de bi ara nane yagibi burun deliklerime ve şakaklarima sürüyordum. O da sinus boşluklarini actigindan iyi geliyordu. Ben birazdan yatağa gecip göz bandımi takip gecmesini bekleyecegim. Ne yazık ki bulabildigim tek yol bu simdilik. Ben de duyuruyu takipteyim. Hepimize gecmisler olsun.

@kullanıcıadımbuolsun, kitap önerin için çok teşekkür ederim. migren çok araştırdığım bir konu olmasına rağmen banu hocaya hiç denk gelmemişim, hemen aldım kitaplarını, pek çok video izledim. bir kısmı bildiğim şeyler ama bir kısmı gerçekten çok iyi fikirler verdi bana.

sevgili diğer arkadaşlar, hepimize kolay ve ağrısız bir mevsim geçişi diliyorum.

Youtube'dan basla.

Merhaba annem 50 yaşında benim israrlarimla resim kursuna yazıldı. Ki o da hic yapamayacagini düşünür cesaret edemezdi. Ancak şu an bana 2 tane olmak üzere tüm kardeslerime birer yağlı boya tablosu yaptı. Takribi 1 senesini aldı diye biliyorum. İlk olarak insan figurlerinden ziyade nesneleri yaptilar. Bunlari da fotoğraflarini cikartip 1 er cmlik karelere bolduler. Akabinde beyaz tabloya da ayni oranda kareler çizip kutu kutu ilerlemislerdi. Halk egitim merkezindeydi gittiği kurs. Siz de yine halk egitim merkezlerine bakabilirsiniz.

en eğlenceli yanından başlamak istersen, 80 90 lardaki bob ross amcanın videolarını izlemeni öneririm.

hani şu trt de belki şurada bir ağaç vardır, belki şurada bir dağ vardır diyip resim yapan bonus kafalı abi.

malzeme bilgisi konusunda da youtube da bir sürü şey bulursun, hazır tual falan satıyor zaten bazı kırtasiyeler.

www.youtube.com

Tablo değil Tuval..
Yağlı boya yerine Akrilik boya ile çalışmanı öneririm.
Fiyatı biraz daha pahallı olabilir ama çabuk kurur, heves söndürmez.

Bir yandan karakalem kursuna da giderseniz orantı, perspektif ve tonlama tekniklerini öğrenirsiniz. Böylece yağlı boyada daha çabuk ilerlersiniz diye düşünüyorum.

yağlı boya genelde en son öğretiliyor. öncelikle karakalem ile önüne koyduğun nesneleri kağıda çizerek başla.
bunun için b,hb,2b kalem, hamur silgi ve normal bir silgi al. tabii ki de güzel, kalın gramajlı desen defteri al. normal a4 kağıda çizme.
dediğim gibi kafandan bir şeyler çizmeden önce üstteki arkadaşın dediği gibi; oran orantı, perspektif, ışık gölge ve tabii ki ölçü alma gibi temel bilgileri öğrenmen lazım.
önce nesneleri çizerek başla. meyve, sebze, ayakkabı, el ayak, bardak vs gibi şeylerden kompozisyon düzenle.
kursa gitmeyeceksen en azından internetten faydalan.
adım adım ilerleyip bir süre sonra guaş boya ile resim yapmaya başlayabilirsin. tavsiyem; siyah beyaz boya al ve gri tonlamalarla resmi öğrenene kadar renkli boyalara geçme.

ilerledikten sonra bir süre zarfında zaten yağlı boyaya geçmen gerektiğini fark edeceksin.

Ben duzlestirmek için remington kullanıyorum 4-5 senedir memnunum. Ayni cihazi dalga yapmak için kullanan arkadaşlarim da var.

ben de 4 senedir remington kullanıyorum, memnunum.

Ben bu tür lekelerde highgenic slikonlu temizlik spreyini kullaniyorum. Bayagi da iş görüyor. Şu ürün:
images.app.goo.gl
Sirke ve karbonat karışımı da denenebilir.

www.hepsiburada.com

Kan lekesini sabun da çıkarıyor. Leke çıkarıcı olmadığı durumlarda aklınızda bulunsun.

Şimdi baktım da benim uzun bi süredir alarm müziğim şuymuş:

Agar agar- You are high
youtu.be

farid farjad

youtu.be

ben olabildiğince yumuşak ve huzur veren şarkıları tercih ediyorum. yüksek tempolu, ani girişli ve duyanı sarsan, uyuyana zıplatan parçalar ben de her zaman ters tepki yarattı. yataktan zor kalktığımı ve gün boyunca huzursuz olduğumu farkettim.

ancak alarm şarkımı değiştirdikten sonra farkı anladım. hem daha kolay uyanıyorum hem de daha çabuk yataktan çıkıyorum. öbür türlü stres uyandığım andan itibaren başlıyordu ve bu gerçekten yıpratıcı bir şey.

bir dönem; singin' in the rain kullanıyordum sınra sıkılınca what a wondurful world'e geçtim. ondan da sıkılınca şimdi it's been a long time olarak ayarladım.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

bu kısmı kesip azcık uzatarak uzun süre kullandım...

www.youtube.com
www.youtube.com

askerde çok gördüm. sebebini bilmiyorum.

jiletlemedim ama keskin bir çakıyla kolumu kestim
sözüm ona aşk acısı çekiyordum 15 yaşında

Lise 1 ve 2. sınıftayken sol koluma faça atardım. Dikkat çekmeye çalışmaktan ziyade verdiği adrenalin hissi gibi şeyi sevdiğimi hatırlıyorum.
17-18 gibi bunu bıraktım ama öfke problemimden dolayı başkalarına ve çevreye zarar vermemek için sadece jiletle değil, törpüyle bile kendimi kestiğimi, batırdığımı vs. hatırlıyorum. Kol, iç bacak ve sırt.

28 yaşındayım ama hala içimde kabaran bir öfke dalgası hissedersem elim sivri, kesici şeylere gider ya da kendimi tırnaklarım. Özellikle alkollüyken içimde bir şeylerin köpürdüğünü hisseder, geçsin diye kimseye çaktırmadan sırtımı çizerdim birkaç sene öncesine kadar. Büyük ergenlik ve mallık aslında, geçti yavaş yavaş.

dikkat cekme, adrenalin, kontrolsuz ofke, kendine zarar verme istegi gibi seyler disinda bir nedeni daha var.
cok siddetli aci ceken, ciddi buhran icindeki kimseler, "acinin yer degistirme" prensibi icin basvuruyor olabilir.
ornegin, siddetli bas agrisi, dis agrisi filan cekenler, saclarini cekerek, kafalarini vurarak agrinin, sancinin biraz olsun baska yere yonlenmesine ugrasirlar bazan.

Hiç yapmadım.

ortaokulda (90lar) sınıftaki bebeler kolumun jiletsizligini görüp sen ne bicim erkeksin façan yok demisti. bunun uzerine bilegimin ust tarafını jiletleyip sira arkadasimla kan kardesi olmustum..

gecekondu mahallesi iste.

Hayir, oyle bir manyaklik yapmadim.
Birbirinden ozenmek nedeni iste. Sigaraya baslamakla ayni ergenlikte. Kendi jiletleyen birini hic gormemis duymamis olan bir ergenin aklina hayaline gelmez kendini jiletlemek.

Bir de bu tur seyler guclu hissettiriyor muhtemelen. Kendi isteginle korkmadan cekinmeden kendini kesiyorsun, bu da guclu ve dayanikli oldugu hissini veriyor muhtemelen jiletciye. Normalde acidan korkarsin.

hiç kendimi jiletlemedim. kendine fiziksel zarar vermek bir tür dikkat dağıtma, kendin üzerinde kontrolün olduğuna kendini ikna etme, yaşanılan psikolojik acıyı fiziksel olarak teyit etme, kendini cezalandırma ya da mazoist hazlarla ilişkilendirilebilir.

Yaptırmıyorum.
Türünüzün son örneği de değilsiniz, çok kişi tanıyorum öyle.
Ama şunu yapabilirsiniz, tatile falan gittiğinizde bir aile hekimine gidip istediğiniz testleri istetebilirsiniz.
Yaşınızın genç olduğunu düşünüyorum, bu durumda erken teshisden de öte, ihtimalleri değerlendirmek için bir fırsat olur. Örneğin ailede kalp hastalığı varsa erken yaşta baktirarak kalp hastalığının ilk evresinde yakalamış olmak yerine, şu değerler önemli, bunlar yükselirse tedbir almak gerekir gibi bir şey söyleyebilirler.
Yani ortada bur sıkıntı yokken bile güvenli sularda tutarlar.
Bu arada checkup yaptırmamamın sebebi, bunu kimse sizim benim iyiliğim için isteyip aramaz.
Onun yerine ailede olan hastalığa ilişkin bir tetkik bana daha mantıklı geliyor. Ayrıca ileride özel sağlık sigortası yaptirirsaniz muhtemelen kapsam dışı kalır bu hastalıklar.

Yaptırmıyorum.

Aile hekimi senin istediğin testleri yazmıyor. Tanıdık doktor olması lazım. Arkadaşımın doktor kardeşi sağolsun detaylı kan tahlillerimi her sene yapıyordu ama tayini çıktı, aile hekimi de yazmıyor, ondan yaptıramadım bu sene. Yapacak doktor bulsam yaptıracağım aklımda hep. Sadece kan tahlili ama. Numune kabına işemekten veya vücuduma dokunulmasından bakılmasından fln hoşlanmadığım için başka bir şey yaptırmıyorum.

Kötü bir şey varsa öğrenmek olarak değil de her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için diye bak olaya.

ben geçen unutkanlık sebebiyle dahiliyeye gittim, başımdan geçen unutkanlık hikayelerini duyunca kadın bi ciddileşti, nörolojik bişey de olabilir diyip zibilyon tane test verdi. bissürü yere işedim 4 tüp kan verdim, bissürü sayfa sonuç çıktı.

sonucunda takiplik şeyler olduğu için seneye bi daha gidicem, yine aynı şeyleri anlatıcam bakıyım yine iliğimi kemiğimi kurutacaklar mı...

Bu arada, o hastanelerin check up indirimlerine de güvenme. İndirimli (!) check up yapacaklar ama sonra önemli bir şeyin olmasa bile çok korkunç ölümcül bir hastalığın varmış gibi anlatacaklar sana, korkutacaklar panikletecekler oradan yolacaklar. Devlet hastanesinde ayarlamaya çalış tanıdık doktor fln varsa.

Pati: ben de oyle dusundum. Ekstraya girecek bir suru gereksiz test isteyip indirim oranini kapatip ustune kara gecerler muhtemelen
Arayan hastane benim hep gittigim ve deli para almasiyla unlu bi yer zaten. Temiz, duzgun ilgileniyorlar diye gidiyorum...

Kronik hastalığım olduğu için her ay tahlil yaptırıyordum. Şimdi 3 ayda 1. Sıkıntılı bir durum varsa ekstra tahlil istiyorlar.

İsraf.

param olmadığı için yaptıramıyorum, olsaydı kesinlikle yaptırırdım.

daha önce ben bu platformda "imkanım yok ama check up yaptırmak istiyorum, devlet hastanesinde bu işlevi görebilecek hangi tetkikler var? hangisini istesem yaptırabilirim ücretsiz olarak?" dediğimde paranoyak ve hastalık hastası olmakla suçlanmıştım. duyuru'dan zaten müthiş bir seviye beklemedim hiçbir zaman ama yine de büyük hayal kırıklığı olmuştu benim için. düzenli aralıklarla sağlık kontrolü yaptırmak istemek paranoya olmuş, vay anasını.

kitle değişmediyse eğer cevapların %95'i "yaptırmıyorum" olacaktır. ben param olsa üç ayda bir yaptırırım. hoşuma da gider. bi şey varsa erkenden öğrenmiş olurum, yoksa da sonuçları alınca kendi gtüme "aferin" gibisinden şaplak atıp kendimi meyve suyuyla ödüllendiririm. mis. öyle fakir gibi her ağrıda bi şey mi oluyor diye endişelenmekten iyidir.

dün akşam. canımız istedi yaptık havalar serinledi diye.

Sanırım geçen mart ayında. Ağır bi grip geçirmiştim belki işe yarar diye içtim ama pek fark etmedi diye hatırlıyorum.

geçen kış, tadını sevdiğimden aslında ananem sever de onunla muhabbet olsun diye hem

En son ne zaman içtiğimi hatırlamıyorum. Ama bu duyuruyu görünce canım istedi yapıp içeceğim şimdi :)

Yarım saat kadar önce. Hafiften boğazım kuruyor burnum tıkalı gibi,bir de hava da serinledi diye.

Soğuk algınlığı olur gibiydim. Bu sabah kahvaltıyı çay yerine ıhlamurla yaptım. 2 gündür içiyorum.

Gecen kis.
Gribal tarzi hastaliklarda bir iki gun mutlaka icerim

geçen kasım ayında hastaydim

Birkac ay olmustir. Usutmustum o yuzden.

dün. çaylara bakarken dur bugün de bunu içiyim dedim.

Virgül yerine soru işareti koyulabilir ama en sona soru işareti olmaz diyorum.

Ben soru işareti koymuyorum. İçinde soru eki olabilir ancak cümlenin bütününde soru anlamı yok.

www.turkedebiyati.org

linkteki şu cümleye benziyor:
Bu olayı bize ne zaman anlatmıştı, hatırlamıyorum. (soru kelimesi nesneye dahil)

sadece bunlarsa secenekler, bence toplu fotoda en sagda ortada duran.

ucuncu

dortvari olanlar guzel oluyor

1-3-10 beğendim
2 deri 1 metal seçmiş oldum istem dışı olarak :=)

on

1, şık duruyor.
metal saatleri severim, çok hoşuma gitmese de 10 metal rengi de olabilir.

1 ve 3

1-14 ve 15 arasında kaldım
14 sanırım

11.

Hicbirini begenmedim :(
Kotunun iyisi 1 ama

Biz annemle yapmıştık. Şimdi ona da sordum. Biz cok yapmak istedigimiz için elma ve suyu fazla tuttuk ama siz az isterseniz elmayi ve suyu yari yariya azaltabilirsiniz.

8 litre suya 1 kilo elmayi yikayip kabuklariyla dogradik. 1 avuç dövülmüş buğday, 1 avuç nohut, 1 avuç tuz, 1 su bardağı elma sirkesi ve 1 limon suyu ekledik.
Tüm bunları büyükçe agzi kapalı bir şişeye koyduk. Cam olmasi makbul ama yoksa plastik de olur. 1 ay boyunca her gun 1 kere tahta kaşıkla karıştırdık. 1 ayin sonunda zaten elmalar eziliyor. Süzüp kullandik.

çok teşekkürler! peki buğday ve nohut kuru olarak mı atılıyor içine? haşlamak mı lazım öncesinde? çok enteresan ya, ben ilk kez duyuyorum sirke yapımında bunların kullanıldığı, ne acayip güzel karışımlar :)

@arvuti
Evet evet ikisini de kuru halde eklemistik. Bu arada suyu az tutacaksaniz eğer koyacaginiz elma sirkesini de o oranda azaltabilirsiniz misal 1 çay bardağı kadar. Tabi cok keskin olsun istemiyorsaniz. Nohut, bulgur, tuz ve limon da azaltmaniza gerek yok zaten cok fazla miktarda degiller.

sirke icin gereken 3 sey var, meyve icme suyu ve şeker. hatta meyve yeterince tatliysa seker bile sart olmayabiliyor. eklenen diger her sey sureci hizlandirmak icin gerekli aslinda.

ben yapmadan once cok fazla yazi okudum, video izledim. okudugum seyleri biraraya getirip kendi recetemi olusturdum :) ilk sirkemi nasil yaptigimi anlatayim. 4 orta boy nari iyice yikadiktan sonra dorde bolup kabuklariyla filan oldugu gibi kavanoza koyup ezebildigim kadar ezdim. benim kavanozum 4 litrelikti, narlarin ustune kavanozun ucte ikisini dolduracak kadar icme suyu ekledim. sonra da bir tatli kasigi kadar bal ekledim. agzini bir tulbentle kapattim. kapagini kesinlikle kapatmiyoruz, hava almasi lazim. tulbent olmasinin nedeni icine bocek, toz dusmesin, sirke sinekleri larvalarini icine birakmasin. ilk koydugunda meyve parcalari suyun ustunde yuzuyor olacak. bu suyun ustundeki parcalar dibe cokene kadar her gun iyice karistirdim. kavanozu ise dolabin icinde beklettim yalniz buzdolabi olmayacak. belli bir sicaklik gerekiyormus fermantasyon icin. ben metal kasik kullandim bu karistirmalarda hicbir sorun olmadi. meyveler dibe coktugu zaman karistirma islemini biraktim, bundan sonra ana olmasi gerekiyor zaten. yavas yavas ana olusmaya basliyor. bu sirke olusuyor artik demek. bundan sonra hala tulbentli halde bekletmek istedigin kadar bekletebilirsin. ne kadar beklerse o kadar kaliteli oluyormus. ben bu nar sirkesini 5 ay beklettim suzmeden. ama yillarca bekletildigi de oluyormus.

nohut, bulgur gibi eklemeler sirke anasi olusmasi surecini kisaltmak icin yapiliyor, hicbiri sart degil. bir de benim okudugum yazilarin bir kisminda yapim asamasinda tuz konmali deniyorsa da buyuk kismi tuz fermantasyon islemini engeller ya da durdurur bu nedenle yapim asamasinda konmaz deniyordu. bazilari suzdukten sonra tuz ekleyebilirsiniz diyordu. ama ben yaptiklarima yaparken ya da sonrasinda eklemedim, herhangi bir eksikligini de hissetmedim.

yapim asamasinda sirke eklemek de yine sureci hizlandirmakta etkili oluyor ama bu sirkenin dogal, ev yapimi filan olmasi lazim, marketten alinan sirkeyle olmuyormus. ben hic denemedim sirke eklemeyi. yalniz nardan sonra yaptigim kara uzum sirkelerine ilk yaptigim sirkede olusan anayi eklemistim. ilk sirkede ana olusmasi yaklasik 1-1,5 ay kadar surmustu ama sonraki sirkelerde ana yaklasik 10 gunde olusmustu. tabi mevsimin ilkbahardan yaza donmesinin de bunda etkisi olmus olabilir, hava isindikca surec hizlaniyordur belki, bunu karsilastiramiyorum baska anasiz sirke kurmadigim icin.

benim tecrubeler bu kadar, klima gelen her seyi yazmaya calistim, sorun olursa yine yardimci olabilirim :) kolay gelsin.

in vino veritas, çok teşekkürler! ben de bal, su ve meyveyle ilerlemeye karar verdim. oluşan anayı ne yaptınız peki? bir sonraki denemenizde kullandığınıza göre sakladınız diye anlıyorum. bir de içinde kurtçuk falan oluşmuyor değil mi? :( bir yerde bu sirkenin oluşmaya başladığının işareti diye okumuştum ama wtf??!! :(((

bir de tadını beğendiniz mi?? ay çok heyecanlı!

rica ederim :) aslinda ilk nari yaparken 4 litrelik kavanozun yaninda 1 litrelik kucuk bir kavanoz ve 1 nar daha yapmistim. onu merak ettigim icin yaptiktan 2 ay sonra actim, ondan cikan anayi kara uzumlere (2 kavanoz onlar da) koymustum hic bos saklamadim yani anayi. yalniz 5 ay beklettigim kavanozu ve 3 aydir beklettigim kara uzumleri de dun suzdum. cikan analari bir kavanoza koyup ustunu gececek kadar yaptigim sirkeyle doldurup buzdolabina koydum. okudugum yerlerde bu sekilde yapilmasi gerektigi soyleniyordu. su anda cok fazla sirke oldugundan uzun bir sure yapmayi dusunmuyorum ama yapacak olursam buzdolabindaki anayi kullanmayi dusunuyorum. bakalim nasil olacak :)

sirkenin ustundeki kurtcuklar konusunu ben de okudum. ama dedigim gibi o sirke sinekleri sirkeye ulasabilirse oluyor anladigim kadariyla. sirke sinekleri de sirkeye geldiginden sinekler ortaya ciktiysa sirkelesme baslamistir deniyordu. ama ilk yaptigim sirkelerde sinek olmadan sirke oldu, kara uzumleri ise tam yaz basinda yaptigimdan sanirim sicak hava nedeniyle sinekler geldi ama dedigim gibi, tulbent oldugu zaman sirkenin icine yavrularini birakamadigindan kurtcuk filan olmuyor :)

dun tum sirkeleri suzdum dedigim gibi, hepsini ayri ayri tattim, gercekten cok lezzetli geldi bana kendim yaptim diye soylemiyorum ama :))) eglenceli bir ugras, hem saglikli da :) umarim basarili olursun yapabildigini gorunce hevesleniyor insan :)

ben de şimdi yaptıııım!! çok heyecanlıyım! şeytan ayrıntıda gizlidir derler ya :D, günde kaç kez karıştırmıştınız?

tebrikler :) gunde 1 yeterli oluyor taneler dibe cokene kadar her gun.

haş

he ya da haş

Haş.

Has

he

has diyenleri de duzeltiyorum. yapmayin.

eyç.

h

sigara iciyordum, cevrem rahatsizdi, urge surfing denen metod ile biraktim.

www.mindfulness.org.au

portlandpsychotherapyclinic.com

www.choosehelp.com

Var. Mesela başlıktaki mı soru ekini ayrı yazmamışsınız. Saydırıyorum. Devam ediyorum okumaya musunuz da birleşik iyice deliriyorum. Hay seni okuyana diyorum.

Bazı rutinlerimin dışına çıkınca başıma kötü bir şey geleceğini düşünüyorum. Anti-depresan baskılıyor.

caga ayak uyduramayan +1.
Ama mesajlasma uygulamalarinda geyik yaparken o kadar hassasiyet beklemiyorum milletten mesela. Huzursuz etse de katlaniyorum:) Bir sikayetim yok boyle yasamaktan.

Bir de muziklerde - dogru mu tarif ediyorum bilmiyorum ama - pespese 2 yarim ses duyunca asiri huzursuz oluyorum. Yani surada tam 1:01 deki gibi: www.youtube.com

Yok.

var.

- birisi telefonumu açmayıp geri dönmüyorsa ona gıcık oluyorum.
- saygısız insanlardan nefret ediyorum.

Burnuma ve göbek deliğime kimse dokunamaz. Yanlışlıkla burnum bir yere değerse hemen elimle burnumu sıkarım peçeteyle siler gibi. Bazen insanlar bu yüzden koktuklarını ve onlardan rahatsız olduğumu zanneder, ben de durumu hızlıca anlatırım.

plastik çatal kaşık kullanırım, ağır, çelik çatal kaşık kullanmayı da severim ama kalitesiz olan, metal görünümlü olup da hafif çatal kaşıkları sevmiyorum ya kendi kaşığımı kullanırım ya plastik kaşık.

bir de temizlik var, kafamı koltuklara koymam vs gibi

izmir'de henüz çıplak ayaklarda üşüme gibi bir süreç başlamadı, hatta şu an hava tam sınırda, ne sıcak ne soğuk.

basladi, bu hafta sonu net hissettirdi. kis geliyor :(

cam açık. tişört ve şortla oturuyorum.
istanbul kadıköy

Evet. Son birkaç gecedir çorap giyiyorum.

Yüzevler, klima karşısındayım.

bu başlığı okuduktan sonra gittim çorap giydim.. tşkler :/

çarşaftan battaniyeye geçiş yaptık bugün.

ankaradan sevgilerle.

Ben gündüz de çorap giymeye başladım. Gece zaten battaniyeyle yatıyorum.

Konum: İzmir

Evvel gün fark ettim ve baya sevindirik oldum. Yaşasın yastiga yorgana sarilmak :D

alköl alırken unter diesem mond dinleyip ağlamadığım sürece kendimi alköl almış saymam,

www.youtube.com

yemek pişirirken (özellikle kahvaltı hazırlarken) şunu kesinlikle dinliyorum,

www.youtube.com

çünkü rummelsnuff dayının bir röportajı vardı böyle, acayip komikti. sabahleyin yumurta pişiriyordu. arkada da bu çalıyordu röportajda. sözleri de zaten yemekle ilgili sayılır. o yüzden ben de özellikle yumurtalı, boroteinli kahvaltı hazırlıyorsam bunu dinleyip kendi etrafımda dönüyorum.

Ben de John Toshack geçiyorum. Yoksa adeyyo dinleyecek halim yoktur

duyduğuma sevindim, ben de merak edip açmıştım ama "kapat lan kapat abooov" diye kaçtım, kusura bakma :(

Temizlik yaparken ya da önemli bir şeye(sunum, görüşme vs) giderken Amon Amarth dinliyorum. Özellikle Varyags Of Miklagaard dinledikten sonra acayip enerji doluyorum az kalsın kuzeyi fethedeceğim.

‎m.youtube.com

Tek başıma canım sıkkınken içiyorsam;

youtu.be

Görüyorum. Hatta kendimi belli bi yastan sonra yasadigimiz evlerin hic birinde görmüyorum. Kendi evimde de hic görmüyorum.
Psikoloğum bey e sormuştum bu durumu henuz bi sey demedi. Sence neden diye sordu birakti.
Ben şuan yaşadığım yeri/evimi filan pek benimsemis degilim onca yila ragmen. O nedenle görmediğimi düşünüyorum.
Burdan ne zaman uzaklassam sanki bi evim yokmus gibi oluyor. Hic donmem gereken bi yer var hissi olusmuyor.
Bu evi gormemem ondandir desem de, diğer evlere bi aciklamam yok.

Görmüyorum. Sebebi geçmişe özlem olabilir.

Evle ya da çocukluğunuzla ilgili bir kopmamış bir bağınız var.

evcil hayvanınız ölmüştür. Kömürlüğe kapatmışlardır sizi. En mutlu anılarınız kalmıştır orada. Hayatınız istediğiniz gibi gitmiyordur. Aile bireyleri arasında aleni ya da gizli bir küslük/husumet vardır falan filan....


özetle benim anladığım, hayatta ilerlemek ve anda yaşayabilmek oraya gidip o konuyu tekrar gözden geçirmeniz gerek.
A. Travma/sorun/korku varsa, neyse o affedip kendiniz için sorunu çözmelisiniz. B. Yarım bırakılmış bir iş kalmışsa onu tamamlamalısınız.
C. O zaman iyi giden ama şimdi ilerlemeyen neyse referansınızı o dönemki hayatınız gibi yeniden düzenleyip ilerleyebilirsiniz.

Ben bazen "o" eve gidiyorum hala orda yaşadığımızı düşünüyorum ama orda değilmişiz ve kapıda kalıyorum. Korkuyorum kimseyi bulamıyorum nereye taşındığımızı bir türlü hatırlayamıyorum.

Yazınca daha da travmatik geldi şu an hahah yalnız değilsin

Tarkovski filmleri gibi sık sık eski evimizi çocukluğundan kesitler halinde görüyorum fakat bana göre sebebi şimdiki halimin çok bahtsız olmasıyla alakalı, hayatımın en mutlu anlarını o zamanlar yaşamışım meğerse

Ananemin evine gidiyorum sık sık rüyalarımda. Çocukluğumun büyük anılarını, coşkulu zamanlarını o evde geçirdim, anısı büyük yani. Bence sebebi budur, anılarınızın hatıralarınızın olması.

60 bin mayışım olsa havamdan geçilmez.
var mı öyle bir dünya?

1 milyon dolar

Miktardan ziyade almak istediğim her şeyi düşünmeden, anında aldığım vakit zenginim demektir.

min 10m$

10 bin euro :D

aylik 100k

1 milyon dolar ile ölene kadar çalışmaya gerek yok olmazdı.

10 milyon $

oturup hesapladım, 30 milyon gibi rakam kurtarıyor hocam.

Şu an 150bin tl